31 Ekim 2012 Çarşamba

Rengahenk

Güzel ev

Neal's yard in central London

Urfa yolcuları

İlk kitaplığımı, ilkokulda babam sayesinde oluşturmaya başlamıştım. O zamana kadar babamın kitaplığını didikledim. "Goriot Baba"yı, "Kelebek"i ordan aşırıp okudum. Zamanla çocuk kitaplarından klasiklere, romanlara uzandı kendi kitaplığımdakiler. Taşındım, evlendim; kitaplığım da benimle beraber oradan oraya geldi. Gittikçe büyüyerek...

Ekşi Sözlük'e girişim de Mardin'e kitap bağışı zamanına denk gelir. Böyle güzel bir kampanya da şurada gördüğüm OSÜB Projesi. Şimdi Harran'daki okulların kütüphanesi olsun, çeşit çeşit kitapla dolsun diye kitaplıkları elden geçirmenin vakti geldi.


Süs için saklamanın, tozlu raflarda biriktirmenin değil; ihtiyacı olanlarla paylaşmanın zamanı şimdi. Beni hayallere sürükleyen, uçsuz bucaksız yolculuklara çıkaran, sevindirip mutlu eden, okuduğum ve sevdiğim kitaplarımı; gözüm gibi baktığım, sayelerinde yerimden kalkmadan dünyayı gezdiğim seyahat dergilerimi kutulara doldurup başka çocukların hayallerine doğru kanatlandırmanın tam zamanı... Artık onların "kıymetlileri" olsunlar.


Kitaplığınızdaki defalarca okuyup artık ezberlediğiniz, hediye gelip de okumadığınız halde kıyıp kimselere veremediğiniz, süs diye duran sevdiğiniz kitapları OSÜB Projesi sayesinde Urfalı çocuklarla paylaşabilirsiniz. Artık işe yarasınlar! Çocuklara uygun olabilecek her kitap ve dergiyi bekliyorlar.

Proje kapsamında MNG Kargo, paketlerinizi ücretsiz ulaştırıyor. 128176984 müşteri numarası ile kayıtlı "ŞANLIURFA KİTAP KAMPANYASI" ismine HARRAN KIZ TEKNİK VE MESLEK LİSESİ adresine gönderebilirsiniz. 


Facebook sayfaları için buraya, Twitter için şuraya.

I Hope You Get To Meet Your Hero

"Black Traffic" albümüyle 8 yıllık molası bitmiş Skunk Anansie'nin. İlk single da "I Hope You Get To Meet Your Hero".

Çarşamba şarkısı, herkesin kendi kahramanını bulması dileğiyle gelsin...

Dukhalar, barışçıl göçebeler


"Sayan Dağları’nda yaşayan 'Kayıp Türkler', bizim ve bütün insanlığın başlangıcıdır bir anlamda; insanın kaybolmuş özüne sahiptir. 


Aralarında eşitliğe dayalı, her şeyi paylaştıkları, hiyerarşisiz, özgür, ortaklaşmacı bir ilişki vardır. Dukhalarda, zengin-yoksul, suçlu-suçsuz, yukarıdaki-aşağıdaki yoktur."

Yazının tamamını okumak için tıklayınız. National Geographic'teki bir başka yazı için buraya

30 Ekim 2012 Salı

Salı sallanır

Tam da böyle hissediyorum sanırım... Böyle bi şaşkın. Salı sendromu muzdaribi.

Adaptation

Ofiste olmak, 10 gün tatilden sonra bir tuhaf geldi. Hangi işlerle uğraşıyordum ben en son, ne yapıyordum; kafamı toplayamadım. Sanki yıllarca ara vermişim gibi. Acayip.

Bütün gece yağmur yağdı, camdaki ses kulağımdaydı hep. Sabah uyanınca aynaya bakakaldım bir süre. Yorgun da sayılmam ama, bir yabancı geldi suratım. Niye ki? Bilmiyorum. Oğlanların mamasını suyunu tazeledim otomatik hareketlerle. Uykum var galiba hala.

Ofiste de herkes bezgin. Konuşası yok kimsenin. Alık balıklar gibiyiz. Sabah biriken yüzlerce maili sildim. Sabah yolumu şaşırıp da geldim sanki buraya. Sesler, uğultular.... Başım da ağrıyor bu havasızlıktan. Adapte olamadım bugüne bir türlü. Dur bakalım...

Adalar, kediler

Annem İzmir'en gelmişti, akraba ziyaretleri bitince Adalar'a kaçırdım onu... Büyükada, Arap turistlerce hıncahınç doluydu, deli kalabalıktan kaçıp Burgazada'ya attık kendimizi. 

Oh, en sevdiğim ada... Başkaları çok sevmesin lütfen, herkes Büyük'e doluşsun; biz böyle iyiyiz Burgaz'ımla.

Büyükada

Büyükada İskelesi

Heybeliada

Heybeliada-Ruhban Okulu
  
Burgaz kedileri...

Sürekli mırlayan efe kılıklı

Balıklara hallenen tekir

Uslu Zorro

Söylenip duran arap

29 Ekim 2012 Pazartesi

Sahicisini görünce...

Böyle günlerde rahmetli dedemin anlattıkları geliyor aklıma, düşünüyorum da fotoğraflar da çok şey anlatıyor aslında. Yok Facebook'ta profil fotoğrafı yapılanlardan çok, eski günlerden kalanlardan bahsediyorum. Cumhuriyet'i kurmak, bağımsızlığını kazanmak için dişiyle tırnağıyla mücadale edenlerin fotoğrafları... Elde yok avuçta yok, ama inanıyorlar; direniyorlar. O insanlar bu günleri görselerdi ne düşünürlerdi bilemiyorum.  Yaptıklarını, yaşadıklarını bu kadar hunharca unutmaya hakkımız var mı, sanmıyorum.

Sabahtan akşama kadar Twitter'da homurdanmaktan, pop konserlerinde 10. Yıl Marşı söylemekten bahsetmiyorum ben; öylesi hiç samimi gelmiyor çünkü.  Değil de zaten. Saatlerdir okuduğum, izlediğim birçok şey arasında en gerçeği bu alttaki fotoğraf, en sahicisi de bu fotoğraftaki insanlar. Borçluyuz onlara. Hem de hiç ödeyemeyeceğimiz kadar çok. Şimdi bazılarına bayrak asmak bile zul geliyorsa, "Oh, Kemalistler de biber gazının tadına baktı sonunda" denebiliyorsa; vay halimize... 



Kutlu olsun


29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun...

Meraklı Yoda, penceredeki bayrağı yakınen inceliyor

Sen elleme diye dışarı astık akıllım

27 Ekim 2012 Cumartesi

Bacağını ödünç ver!

"Lend your leg", kara mayını nedeniyle bacağını/hayatını kaybetmiş insanların yaşadıklarına dikkat çekmek için kurulmuş bir site. Her yıl milyonlarca insan, bu mayınlara basarak hayatını kaybediyor ya da hayati organlarından bazılarını kaybederek sakat kalıyor. Sitenin amacı, kara mayınlarının kullanılmasını engellemek. Buraya Facebook ya da Twitter'den olduğu gibi siteye girip direkt de katılmak mümkün. 

Adınızı, soyadınızı ve ülkenizi yazıp fotoğraflardaki bacaklardan birini seçiyorsunuz. Gönder tuşuna bastıktan sonra bacağınızın numarası ekranda beliriyor. Bu, dünyada bacağını bağışlayan kaçıncı kişi olduğunuzu gösteriyor. Böylece kampanyaya Türkiye'den katılanların sayısını artırıp siz de "Kara mayınlarına hayır" diyebiliyorsunuz.

Bir bacak bir bacaktır. Düşünün, ya sizinki de olmasaydı?