6 Şubat 2017 Pazartesi

Floransa #9

Pazar günkü Kistik Fibrozis Aile Toplantısı, beklediğimden iyi geçti. Bütün gün Defne'yi göremeyeceğim için gönülsüz gitmiştim ama, toplantı umut verici bir videoyla başladı. 

Türkiye'de "20'sini 30'unu göremez" denilen KF hastalarını düşününce, bu videodaki hayat hikayesi iyi geldi. Amerika'da yaşayan, 59 yaşındaki KF hastası Elyse Goldberg'in hikayesiydi izlediğimiz. Elyse 3 yaşında tanı almış, ailesine 7-8 yaşına kadar yaşayacağı söylenmiş. Ailesi elinden geleni yapmış onun için. Bütün hayatı sporla geçmiş, hamile kalması riskli bulununca 2 çocuk evlat edinmiş (oğlu 21 kızı ise 18 yaşında), hayata sımsıkı tutunmuş, arkadaşları ve ailesine çok düşkün, güçlü ve şahane bir kadın Elyse. 


Başlarda günlük rutin tedavisi bitmeden evden çıkamadığı için arkadaşlarıyla sabahları buluşmuyor ve herkes onu uykuya düşkün bir kadın zannediyormuş. Tedavilerini eğlenceli hale getirmeye çalışmış hep. Neşeli, matrak, oksijen tüpüne isim takacak kadar kendiyle ve hastalığıyla barışık. Organ nakli olması gerekmiş. 50'sinde uygun bir akciğer bulununca nakil olmuş, ama hazır anestezi almışken burun ve göğüs estetiğini de aradan çıkarmış :) 


Nakilden o kadar memnun kalmış ki, yıllardır onu yorup hayatını kısıtlayarak sürekli kendini hatırlatan akciğerleri artık yokmuş gibi hissetmiş. Öyle bir hafiflik... Yeni akciğerleriyle geçirdiği ilk yılında bir doğum günü kutlaması organize etmiş ve arkadaşlarıyla 5 km'lik maratona katılmış. Şimdi ise hastanedeki KF hastalarına destek olmak için çalışıyor. Tanıştığımıza memnun oldum Elyse, bilmesen de seni tanımayan bir sürü insanın içine su serptin.

Çelıncda 9. soru...


Bu soru, kafamı karıştırdı... Sonuçta, 'zorunlu' göç size seçim şansı bırakmayan korkunç bir durum. Evinizi, ülkenizi, kenarda biriktirdiğiniz her şeyi bırakıp sadece üstünüzde taşıyabileceğiniz kadarını alarak canınızı kurtarmak için kaçıyorsunuz. Dandik botlarla ya da buldukları her türlü araçla ülkelerinden kaçan Suriye'deki insanların ülkemizi çok da isteyerek seçtiklerini sanmıyorum. Gelmek zorunda kaldılar; horlanacaklarını, itilip kakılacaklarını bilerek, daha kıyılarına adım atmadan can vermeyi göze alarak, vatan belledikleri topraklardan arkalarına bakmadan kaçmak zorunda kaldılar. Benzer bir durum başlarına hiç gelmezmiş  zannedenlerin zalimliği de, onları oy ya da nakit para olarak görenlerin fırsatçılığı da midemi bulandırıyor. 


Şu çocuğa üzülüp sonra da "Ay ama onlar da savaşsalarmış, gelmeselermiş" demek, nasıl bir manevra yeteneği gerektiriyor, bilemiyorum. Kendi seçiminle, imkanlarını kullanarak başka bir ülkede yaşamayı seçmek başka, can havliyle 'kapağı nereye atabilirsen' oraya sığınmak başka... Ki şimdi bir sürü kişi de, Türkiye'den kaçmak için planlar yapıp duruyor. Durum bir sürü insan için belirsiz, endişe verici. İleriyi görememek, korkutucu. Hayır'lısı...

Türkiye'den başka bir yerde yaşamadım. Berlin-Prag-Roma-Floransa gibi birkaç kente kısa turistik ziyaretleri saymazsak. Hepsini çok beğenmiştim. Ama kısa bir süre gördüğüm yerlerde hayatımı geçirmek ister miydim, belki. 

Başka bir ülkede yaşamayı 'seçseydim' eğer sokaklarıyla köprülerine, sokakta karşıma çıkan enfes heykellerine hayran olduğum, içlerinde en çok sevdiğim Floransa'yı tercih ederdim herhalde. Bir daha gitmeyi çok istiyorum, ne zaman mümkün olabilir bilemiyorum. Defne biraz büyüyüp Euro insaflı bir seviyeye düşünce herhalde :)

Uffizi Galeri'nin penceresinden Ponte Vecchio

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder